20 Ağustos 2011 Cumartesi

Cumhuriyet / Pazar 5 haziran 2011

İstanbul -Tarihi Yarımada'dan...


Öncelikle Cumhuriyet Pazar ekibinden Ayşe Hanım'a teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Kendisinden böyle bir yazı hazırlama teklifi geldiğinde heycanlandım ve nasıl, ne yazabilirim diye düşündüm ve açıkçası biraz da endişelendim.

Tasarladıklarımı ürünlere dönüştürmek yıllardır doğal olarak yaptığım iş ve çevremdekiler ile aramdaki ifade dilimi de oluşturuyor. Fakat yazı yazmak çok daha farklı ve zor. Sonuçta benim işim tasarım yapmak ve arkasından üretimdeki problemleri çözmek... Yaptıklarımı yazıya dökmek bambaşka bir bakış açısı..Yazı yazmanın hiç kolay olmadığını son bir kaç haftada tekrar anladım. Aynı zamanda farkettim ki tasarımlarıma ve ürettiklerime farklı bir gözle bakmamı da sağladı yazı hazırlamak. İki hafta düşündüklerimi paylaşmayı sağladığınız için teşekkür ediyorum.


Mücevher tasarımını meslek olarak seçmek isteyenler için önerilerime başlamadan önce; endüstriyel tasarım, heykel ve seramik eğitimi alan öğrencilere bu sektörü boş bırakmayın diyorum. Maalesef ülkemizde mücevher tasarımında iyi eğitim veren yüksekokul yok denecek kadar az. Benim gözlemlediğim bu bölümlerden mezun olanlar genelde mücevher tasarımında başarılı olabiliyor. Mücevher sektöründe çalışmayı düşünen, bu bölüm mezunlarının belli bir altyapı ile başladıklarını gözlemliyorum. Rahat bir şekilde ilerleyip başarılı bir şekilde mezun olabiliyorlar. Güzel Sanatlar’da tasarım ve seramik eğitimi aldıktan sonra -biraz da şans eseri- mücevher tasarımı ve yapımı ile tanıştım ve bu dalı gerçekten çok sevdim. En büyük şansım mücevher işinde tasarıma önem veren bir firmada işe başlamak oldu. Bu firma benim için ikinci bir okul oldu diyebilirim. Burada mücevher tasarımı, kalıplama ve yapım süreçlerinin tüm ayrıntılarını pratik olarak öğrendim. 1996'dan bu yana kuyum ve mücevher sektöründe çok farklı firmalarda tasarımcı olarak çalıştım, yan, 2003 yılında tasarım ofisimi kurmadan önce. Bu zaman süresince sektörün her aşamasında bulunduğum için iyi bir gözlem yapma şansı yakaladığımı düşünüyorum. Sonuçta vücudumuz üzerinde taşıyabileceğimiz üç boyutlu objeleri doğru tasarlamak için iyi bir form bilgisine ve malzeme bilgisine ihtiyaç var. Yaptığınız obje ergonomik olmalı ve rahat kullanılmalı.

Bu konuda öğrenciler iki ayrı yolda ilerlenebilir: Bunlardan ilki bağımsız olarak tasarladıklarını üretmek ki bu da rotlarının mücevher ve kuyum piyasasının en işlek durağı, altın işletmeciliğinin kalbi, çoğunlukla üretimin usta-çırak ilişkileri ile ilerlediği, büyülü Kapalıçarşı ve Hanlar bölgesi. Bölge bu açıdan çok zengin, tasarımcılar için bir cennet…Böylece büyük yatırımlar yapmadan tasarladıklarını üretebilirler. Elbette burada, tasarım ve üretimden sonraki en önemli aşama, doğru bir şekilde pazarlamayı yapmak. Bu da ekip çalışması içinde olmayı gerektiriyor. Mücevher ve kuyum üzerine hiç tecrübesi olmayan öğrencilerin en az 2 yıl başka bir firmada çalışmalarını öneriyorum. Üretimin içinde olmaları çok önemli. Çalıştıkları malzemeyi iyi tanımaları , fiyatlandırmaları ve işçilikleri doğru yapıyor olmaları gerekiyor ki sonuç odaklı yürüyebilsinler. Bu da gerçekten tecrübe sahibi, oldukça gelişen ve olgunlaşan bir yapı...

İkinci yol ise endüstri üretimi içinde kuyum ve mücevher firmaları bünyesinde çalışmak. Ülkemizde kuyum ve mücevher sektörü her geçen gün gelişmekte, büyümekte ve yurt dışına yapılan ihracatlar artmakta. Sektördeki firmalar da İtalya'da üretilen ürünleri taklit ederek veya benzerlerini yaparak ekonomik olarak ayakta kalamayacaklarını farketmeye başladılar. Bize ait tasarımlara ve yeni bakış açılarına çok ihtiyaç var. Bu da eğitimli ve işini iyi yapan tasarımcılar aracılığı ile olacak..

İstanbul 'da yüzyıllarca, mücevher yapımı Kapalıçarşı çevresindeki hanlar ve bölgede mesleği icra eden -çoğunlukla Ermeni- ustalar aracılığı ile ilkçağlardan günümüze kadar süregelmiştir. Ayrıca kuyum gibi gümüş-bakır dövü teknikleri kullanılarak yapılan ev eşyalarının da üretimi küçük atölyelerde kendi içine kapalı bir şekilde yüzyıllardır yaşatılmaktadır.

90’lı yıllar ile ülkemizde başlayan ve gelişerek endüstrileşmeye başlayan sektörde yetişeme imkanı bulamayan kuyum ustaları yurt içi ve yurt dışı pazarda alıcı bulmakta zorlanmaya başladı ve bu sebeple trendlerin gerisinde kaldı.

İnanılmaz bir hızla gelişen kuyum sektöründe devreye farklı aktörler de girdi. Mühendisler, işletmeciler, kimyagerler, pazarlamacılar, tasarımcılar, vb. Sektörde gücü olan firmalar endüstriyel üretime öncelik verdiklerinde tasarımcılar dışındaki aktörler daha hızlı bir şekilde etkinlik ve verimlilik gösterdiler.


Şimdi sıra tasarımcılarda...Sektörün işini iyi yapan endüstriyel tasarımcılara çok ihtiyacı var ve kapılarını onlara açmaya başladılar. Tasarımcı artık firma sahibi ve satış ekibi ile birlikte çalışmalı. Bir odaya kapanıp günlerce çizim yaparak hedeflerimize ulaşamayacağımız ortada.

Fason üretimle yapılan ihracatlar ve düşük kar marjları ile ulusal rekabet gücü için kalıcı temeller oluşturulamıyor. Ancak bir tasarımcı olarak marka geliştirmenin ve yeni tasarımlar yapmanın, ulusal rekabet gücümüze güç katabileceği inancında olan bir çok firma var.

Son olarak sektörde çalışmak isteyen öğrencilere önerilerim;


  • Tasarım eğitimi almaları.


  • Mücevher kalıplamasını ve üretim koşullarının aşamalarını iyi biliyor olmaları

( sadece kağıt üzerinde çizim yapmak yeterli değil, işin mutfak kısmını iyi bilmiyorsanız çizdikleriniz sadece güzel yüzük, küpe ve benzeri çizimlerden ibaret oluyor. Tasarımın her aşamasında üretim olanaklarını düşünerek başlamak çok önemli.)


  • Araştırmacı ve meraklı olmaları.


  • Ekip çalışması ruhuna inanmaları ve denemekten korkmamaları.


  • Dünyada olup bitenleri takip etmeleri.


  • Tabii ki en önemlisi heyecanla ve severek işlerini yapmaları...


Heyecan duymadan yapılan bir şeyin ses getirmediğine ve sıradan olduğuna inanıyorum. Sonuç olarak ise farkındalığın heyecan olmadan yaratılabileceğine inanmıyorum.



Hiç yorum yok: